Wednesday, July 11, 2012

Bilgisayar bağımlısı oldum mu bilmiyorum ama Zuma'yla aramızda seviyeli bir ilişki vardı

Tatil tatil dedik, tattilde oturup duruyoruz her zamanki gibi. Evdeyken 1 düğün atlattım. Aşırı topuklu ayakkabılar ayağımı mahvettiği için onları çıkarıp yerine topuksuzları giydim. 1 kere kalktım oynadım, gönülleri kalmasın diye. Mum filan tuttuk kınada. Kuzenim evlendi ya. Hepsi evlenip gidiyor.

Benden bir yaş küçük olan kuzenim ve yengem bizde kalıyordu. O sıkışıklığın içinde 2 sezon The Walking Dead izleyip bitirdik. Başarılı diyebilirim. Ki beni etkileyen çok karakter olmasa da Glenn ve Daryl hoşuma gitti. Hiç yoktan beyinleri var da diğerlerini ne yapsam da öldürsemden başka bir şeyler düşünebiliyorlar. Zombilerden başta çok korkarken ilk sezondan sonra fazlasıyla alışıp zombi taklitleri yapmaya bile başladık. Çok güzel zombi sesi çıkarıyorum taktire şayan.

Ondan sonra, geçen hafta pazartesi oluyor, kuzenim teyzesigile gitti. Ben de o ayağımı mahveen korkunç topuklu ayakkabıları değiştirmek için annemin yanına gittim. Ne yazık ki annem faturayı kaybetmiş. Ben de ayakkabıları onun yanında bırakıp Milkşeyk'imin evine doğru yollandım. Yolda da "Canın sıkılıyorsa lunaparka gidelim mi?" diye mesaj attım. Hayır der mi? Tabii kapısının önünde 10-15 dakika hazırlanmasını bekledim ama onda sorun yok. Mario'ya da haber verdim. Ne yazık ki o yanında arkadaşını getirdi ama arkadaşı bizimle takılmadı zaten iyi oldu. Ve bu nasıl bir şeydir ki gondoldayken mahvoldular lan! Tam anlamıyla mahvoldular. Milkşeyk gözlerini açamadı korkudan. Mario da kız gibi çığlık atıp durdu. Ben de onların haline güldüm. Ee, ne yapabilirdim ki başka? Bir şeylere bindik dondurma yedik tekrar bir şeylere bindik sonra ben yeniden annemin yanına gittim ve babam sağolsun o ayakkabının yerine 1 terlik 1 de kolye almayı başardım. Kolye baykuş desenli köstekli saat gibi.

Ne yazık ki o gün 2 kere rangera binince tam anlamıyla haşatım çıktı. Ve o halde ertesi gün babamla Samsun'a doğru yola çıktık. Arabada sandaletlerimi çıkardım çünkü ayaklarımı rangerın demirlerine öyle geçirmiştim ki üstleri ayakkaıya değdinğinde bile feci şekilde sızlıyordu. Yolda Tokat'taki kuzenime uğradık, oturduk bir şeyler yeyip çay içtik ve yeniden yola çıktık. Herhalde Samsun'a vardığımızda saat 5-6'yı bulmuştur, yollarda heyelan sebebiyle tıkanıklık filan vardı.

Bir haftadır da Samsun'dayım işte. Zerinda'yla ve çok sevgili bir arkadaşımla buluştum. Yaptığım şeyler hep aynı. Sabahtan akşama kadar bilgisayar oynuyoruz. Zuma's Revenge'da bitirmediğim tek bir bölüm bile kalmadı. Heroic Frog, Iron Frog, Adventure, Challenge. Bu kadar galiba. Onu bitirdikten sonra da portal oynamayı denedim ama şu bölümü bir türlü geçemiyorum. Eve dönünce abimden Portal 2 alıp onu oynarım. Daha cazip görünüyor gözüme.

Buralarda sel oldu ama bizim taraf pek etkilenmedi ki bu güzel bir şey.

Annem ve abim büyük ihtimalle cumartesi sabah burada olur. Ve ben de annemle alışverişe çıkabilirim. Aslında babam ve halam da beni alışverişe götürürdü ama annemsiz alışveriş yapmayı pek de sevmiyorum gibi. Kendi başıma ne alacağıma karar veremiyorum ve babam da bana yardımcı olabilecek en son kişi. Haftaya çarşamba ya da onu takip eden günlerin birinde eve dönücem. Özledim evi.



No comments:

Post a Comment